1. YAZARLAR

  2. Mustafa Özyıldız

  3. COĞRAFİ İMKÂNLAR VE SORUNLAR VE KENT TARİHİ
Mustafa Özyıldız

Mustafa Özyıldız

Köşe Yazarı
Yazarın Tüm Yazıları >

COĞRAFİ İMKÂNLAR VE SORUNLAR VE KENT TARİHİ

A+A-

COĞRAFİ İMKÂNLAR VE SORUNLAR VE KENT TARİHİ
Orta Anadolu dünya tarihinin önemli merkezlerinden biridir .İlk medeniyet merkezlerinin kurulduğu çok sayıda yerleşim bu bölgede olup, Dünyanın en eski yerleşimlerinden biri olan Ereğli (Neolitik Çağ M.Ö.7bin-) Çumra, Çatalhöyük gibi yerleşimler sakinlerine benzer  ilk tarımcı toplulukların yaşadığı yerleşim alanıdır.  Ereğli’deki  5-6 höyük’te  elzem olan Arkeolojik kazı sonrası, bu husus da kati delillerle  ispat edilmiş olacaktır.
Ereğli’nin, bugünkü ismine kavuşana kadar aldığı birçok ismin tarihî hikâyeleri ise ayrı bir kültürel zenginliktir.
Bu bölgeye M. Ö. devirlerde Heracieia Kybistra ismi verilmiştir. Kybistra kelimesi Hitit kaynaklarında sıkça geçmektedir. Kelime olarak “akarsu, akıntı, su kaynağı” anlamına gelmektedir. Kybi kelimesi ise yazıt, kitabe anlamını taşır. Yani anlamı tanımlayacak okursak su kaynağı kenarındaki kitabe olarak açıklayabiliriz. Zaten Ereğli’nin tarihi ilk merkezi bugünkü İvriz’dir. Burası bu bölgede kurulan ilk yerleşim alanıdır. Antik coğrafyacı Strabon’da bu bölgeden bahsederken Kybistra ifadesini kullanmış ve Tyna şehri civarında dağ eteğinde kurulmuş bir yerleşim alanı demiştir. Orta Anadolu dünya tarihinin merkezidir .İlk medeniyet merkezlerinin kurulduğu çok sayıda yerleşim bu bölgede olup,dünyanın en eski yerleşimlerinden biri olan Ereğli (Neolitik Çağ M.Ö.7bin-)Çumra ,Çatalhöyük gibi yerleşimler sakinlerine benzer  ilk tarımcı toplulukların yaşadığı yerleşim merkezidir.  Ereğli’deki  5-6 höyük’te  elzem olan Arkeolojik kazı sonrası, bu husus da kati delillerle  ispat edilmiş olacaktır.
Ereğli adının Mitolojik tanrılardan Herakles ile bağlantılı olduğu da söylenmektedir. Roma mitolojisinde Herkül olarak da anılır. Herakles ailesini öldürdükten sonra suçlarından arınmak için Miken kralının hizmetine girmiş ve onun her istediğini yapmakla mükellef kılınmıştır. Kralın Herakles’e yaptırdığı 12 iş mitolojide “Herakles’in 12 Görevi” olarak bilinmektedir. Herakles’in bu 12 görevi yerine getirmek için Anadolu başta olmak üzere birçok yeri dolaştığı ve kahramanlıklar gösterdiği ve bu kahramanlıkları gösterdiği yerlere de onun adının verildiği düşünülmektedir. Herakles’in geldiği ve kahramanlık gösterdiği yerlerden birisi de Ereğli bölgesidir. Fakat bu hikâyenin doğruluğu kesin değildir. Çünkü Antik Çağ inancına göre Herakles bu bölgeye gelmiş olmasa da halk onun kahramanlıklarından esinlenerek bölgeye onun adını vermiş olabileceği de düşünülebilir.
Ereğli isminin Bizans hükümdarı Herakleious’dan (610-641) geldiği de söylenmektedir. Bu hükümdar döneminde bölgede önemli merkezler açılmış ve imar faaliyetleri yürütülmüştür. Bu faaliyetlerden dolayı da şehir Herakleia ismi ile anılır olmuştur. Anadolu’da bu isimle anılan bölgeler Türkleştikten sonra Ereğli olarak ifade edilmeye başlanmıştır. Kelimenin değişim şekli de Herakle-İrakle-Eregle-Eregli-Eregliyye- Ereğli’dir.
Ereğli kelimesinin anlamı Evliya Çelebi Seyahatnamesinde de geçmektedir. Bu seyahatnamede Türkiye Selçuklu hükümdarı Alâeddin Keykubad’ın sefer dönüşünde bu bölgeden geçtiği ve Akhüyük köyü sınırları içerisindeki Peygamber Pınarı olarak adlandırılan şifalı suyun ve çamurun yaralı askerlerin iyileşmesinde faydalı olduğunu gördüğü ve bu çamuru Er- Kili (Er- Çamuru, Er-Suyu) olarak adlandırdığı rivayet edilmektedir. Bu adlandırmadan sonra da bölgeye Ereğli (Erkili) denmiştir. 
Bu açıklamalardan sonra Ereğli adının nereden geldiğine dair genel kanı Anadolu’daki birçok yerleşim yerinin de Ereğli olarak isimlendirildiği düşünülürse bu ismin Antik Çağdan kaldığı ve daha çok Herakleious’tan bozma bir isim olduğu kanaati oluşmuştur.
Konya’nın Ereğli ilçesi uzun yıllar hayalleri zorlayacak harikulâde bir güzellikte idi. Yöresel tabirle dere, akar, çay ve arklarla kılcal damarlar gibi örülmüş son derece verimli, işsizlik sorunu olmayan, insanları sağlıklı, neşeli, huzurlu-mutlu, nüktedan, gelecekten umutlu hayat dolu yemyeşil, cennet gibi bir şehirdi.
İbn-i Haldun’un Mukaddimesinde şehirlerin kuruluşunda ideal koşullar sayılırken,
“…dikkat edilecek cihetlerden biri de su işidir. Şehir bir ırmağın kenarında kurulmalı veyahut şehir kurulacak yerin hizasında suları tatlı olan kaynaklar ve çeşmeler bulunmalıdır” der.
Bu satırları okuyunca İvriz’i ve Ereğli’yi düşünmek ve kentimizin ne denli önemli şanslı elinde bulundurduğunu görmekteyiz. Antik çağ hariç Hitit ve Selçuklu medeniyetleri izleri üzerindede oturan bu kadim şehir için, Kâtip Çelebinin 16. yüzyıla ait Cihannümasında "Ereğli'nin hububatı çoktur. Envaı çeşit ürünleri olur. Hatta derler ki sadece 90 tür armut yetişir." ifadelerini kullanır.Bugün bölge sınırları Hasan Dağı, Bor civarındaki Melendiz Dağı, Karapınar Karacadağ’dan Toroslara kadar geniş bir düzlüğü ifade eder, Ereğli ovası bölgedeki çok sayıda ırmağın beslediği göl ve bir kısmı bataklık sazlık alanla birlikte geniş ovalardan biridir.
Ereğli’nin geçmişte su, toprak yapısı ve iklim avantajları dolayısıyla tarihsel olarak çok çeşitlilik içeren zengin bir tarımsal üretim alt yapısına sahip olduğunu son bir asır içerisinde ürün miktarı olarak olmasa da çeşitlilik yönüyle fazlaca organikusullerle tarımsal ürün yetiştirildiğini görüyoruz. 
Şehir kadim bir yerleşim merkezidir ve1985’ e kadar şehir merkez mahallerinden birkaç koldan geçen İvrizırmağı Roma İmparatorluğu zamanında açıldığı bilinen “toprak kanallar” vasıtasıyla şehre pek çok kentte olmayan farklı bir yeşil doku verirdi.Kent merkezi bu sayede yazları serin kışları ılık bir havaya sahipti (Ereğli ağzında “arklar”) sayesinde ağaçların bolluğu İç Anadolu’nun yemyeşil bir vahasının oluşumunu sağlamıştı “Yeşil Ereğli” den bereket fışkırır, taşı toprağı değer üretir, insanları o gün pek çok büyük kentte bulunmayan imkânlar içerisinde yaşar şehir, tekstil sanayisi sayesinde endüstriyel ve tarımsal zenginlik, bolluk içerisinde idi.
Şehirle ilgili  çok büyük ve önemli bir fırsat bugün kaçmıştır. Son yıllarda oldukça revaçtaki  “yavaş-sakin şehir” adlandırmasına uygun bir şehir özelliklerini taşıyan bu şehir özelliklerini koruyabilse idi bir Beypazarı tarzında sakin şehir özelliğini kazanabilirdi ve turizm çok daha hızlıgelişirdi. Deniz turizmi dışında çağımızın en aktif turizm çeşididir ve getiriside bu tarz sakin şehirlerden elde edilmektedir. Sakin şehir olabilmek için çevre ve altyapı politikaları, kentsel kalite, yerel üretimi korumak, misafirperverlik ve slowfood aktivitelerinin desteklenmesi gereklidir. Nüfusun 150 binden az olması, geleneksel yapıların korunması, trafiğin azaltılması, yerel ürünlerin kullanılması, yenilenebilir enerji kullanımı, fastfood dükkânları yerine yerel yemeklerin sunulduğu restoranların desteklenmesi, eski yapıların restore edilmesi, gürültü kirliliğinin engellenmesi, hava kalitesinin yükseltilmesi, organik ürün üretilmesi, el sanatlarının korunması gibi sakin şehir turizmi için gerekli şartların bazıları da hızlıca gerçekleştirilebilme imkânı da her zaman mevcuttu.
1950-1990 yılları arasındaki periyotta emsal kentler arasında çok iyi bir noktada olan kent bu tarz birkaç önemli fırsatı kaçırınca bugün pek çok iktisadi ve sosyal problemlerini çözme noktasında zorlanır hale geldi. Kent cumhuriyet dönemi 3 beyaz isimlendirilen sanayileşme sloganındaki kumaş, un ve şeker endüstrilerinden belirli dönemlerde önemli üretimler sağlamışsa da, bugün şehir, et ve süt üretimi ve buna dayalı sanayiler, meyve ve sebze üretimi ile diğer tarımsal ürünler dışında sektörlerde katma değeri yüksek işlenmiş tarım ve hayvancılık ürünleri payını büyük ölçekli olarak artıramamıştır. 
Bilindiği üzere Kuzeyden Güneye dört önemli kuş göç yolundan ikisi Türkiye üzerinden geçmektedir. Bu yönüyle ülkemiz sulak alanları diğer ülkelerin sulak alanlarından daha önemli bir konumdadır.Konya Ereğli’mizin sahip olduğu Ereğli Sazlıkları ve Akgöl bu büyüklükte tam bir sulak alandır.
Saha; 6787 Ha. Büyüklüğündedir.1980 ve 90 arası köylerin hızlıca sulu tarıma geçmeleri sağ sahil ve sol sahil sulama birliklerinin oluşturulmasıyla birlikte göle giden su miktarı anormal düşmüştür ve sulak alan ve göl büyüklüğü kırkta bir mesabesine inmiştir. Akgöl ve çevresi alüvyal bir sahadır. Akgöl, çevresindeki alüvyal ovadan bir kaç metrelik seki eşikleri ile ayrılır. Akgöl, bugün geniş açık aynalardan sazlık kamışlık alanlardan, irili ufaklı çok sayıdaki kum ve çamur adalarından oluşmaktadır. Ornitolojik açıdan son derece zengin olan Ereğli Sazlıklarından şimdiye kadar 200'den fazla kuş türü gözlenmektedir.Akgöl ve sulak alanın can suyu kesilmeden önceki son 25 yıllık yağış oranı ortalaması 325 mm iken göle giden can suyunun kesilmesi sonucu nemlenmenin oluşamaması sebebiyle bu dönemden sonraki  son 25 yılın  yağış miktarı 212 mm seviyesindedir.
Tarım alanları açmak amacıyla sulak alanların bugüne kadar yapılan kurutmaları neticesinde elde edilen arazilerden istenilen sonuç alınamamış, tuzlanma ve rüzgâr erozyonu gibi nedenlerle toprak hızla verimsizleşmiştir bu havzalarda su rejiminin bozulmasının yanı sıra, iklim değişikliklere de neden olmuş, birçok canlı türünün neslinin tehlikeye düşmesi, hatta neslinin yok olması gibi ileride telafisi mümkün olmayacak şekilde çevre dengesi ve sistemin bozulması sonucunu getirmiştir. Bölgemizde ısrarla iklimine uygun olmayan ve aşırı su tüketen tarımsal ürünlerin yetiştirilmesi, bu bitkilerin su ihtiyacının karşılanması için sondaj kuyularıyla yer altı sularının aşırı miktarlarda çekilmesi ve gölleri besleyen akarsularda plansız ve çok sayıda baraj ve gölet yapılması bölgede obrukların oluşmasının sebep olmuştur.
İlçenin ekonomik yapısında tarım ve tarıma dayalı ticaret ağırlıklı paya sahiptir. Bölgenin en büyük şeker fabrikalarından olan Ereğli Şeker Fabrikası ovada ve civar illerde yetişen pancarları işlemektedir.
Ereğli şu anda bölgenin ticari merkezi konumunda yer almakta ve tarım, hayvancılık, sanayi, ticaret ve inşaat alanlarında da son derece gelişmiş büyük bir ilçe olma özelliğini taşımaktadır.
Ereğli ve Ereğlililer, 60 yılı aşkın süredir il olma mücadelesi vermektedir. Coğrafi açıdan önemli bir yere sahip olan ilçe, il merkezine 150 km ile oldukça uzak,  nüfusun ve de ekonomik potansiyelinin yüksek olması nedeniyle il olmayı hak ettiklerini dile getirmektedirler.
İlçe bazında oluşturulan heyetler zaman zaman TBMM’yi Başbakanları, bakanları ve diğer devlet yetkililerini il olma konusunda ziyaret etmişlerdir.
Anayasa’nın 126’ncı maddesi Türkiye’nin merkezî idare kuruluşu, coğrafi durumuna, ekonomik şartlara ve kamu hizmetlerinin gereklerine göre illere; illerin de diğer kademeli bölümlere ayrılmasını öngörmektedir. 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 1’inci maddesinde anayasal düzenlemeye uygun olarak “Türkiye, merkezî idare kuruluşu bakımından coğrafya durumuna, iktisadi şartlara ve kamu hizmetlerinin gereklerine göre illere; iller ilçelere ve ilçeler de bucaklara bölünmüştür.” denilmektedir.
Ereğli  bölgedeaçılacak olası yeni termik santralle birlikteönemli bir enerji merkezi olma özelliği kazanacak ve yaratacağı katma değerle yeni bir endüstriye de kapılarını açmış olacaktır. Bu yatırımla birlikte. Ereğli’nin il olması civardaki Bor, Ulukışla Karapınar Ayrancı ilçelerinin sosyo -ekonomik gelişmesine de ciddi katkıda bulunacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.